12 Mayıs 2019,
Anneler günü..
Akşam iftar yemeğini dışarıda ayırttığımız restaurantta yapacağız. Kız arkadaşımı evine bıraktım ve geriye dönerken kulağıma kulaklığımı takıp müziği mi açtım. Yolda ilerlerken yolun kenarında bir araba durmaktadır. Tıpkı 2004’te babamın İstanbul’da yaşadığımız zaman aldığı araba gibi diyerek yanına doğru yaklaşırım. Arka bagaj kısmındaki model numarasından babamın satın aldığı arabanın aynısı olduğunun farkına vardım. Arabanın dört bir yanını dolaştım, dokundum..
Gözlerim doldu..
Anılar bir insanı ne kadar duygusal edebilir ki ?
Ağlamayan bir insanı ne kadar ağlatabilir ki ?
Ağlamayan insan duygulandığı zaman ne kadar ağlarsa o kadar ağladım işte.
Babamın satın aldığı arabanın içerisinde oturmuş arabanın güzelliği ile birlikte mahalledeki tüm arkadaşlarıma hava atarken camları kapatmış arabanın içerisinde müziği açmış, müzik dinlerken evden aldığım bisküvileri yiyordum. Tam o sırada babam evden aşağıya çektiği hortum ile birlikte arabayı yıkamaya başlamış ve bende gök gürültüsü zannederek korkmuş ve arabanın içerisinden dışarıya kendimi atmıştım. Babamı arabanın üzerine su tutarken gördüğümde kahkahalara boğulması belki de bu arabayı izlerken aklıma gelen ilk anı değildi fakat beni duygulandıran ilk anıydı. Arabayı ilk kez sokağa getirmesi, arabanın içerisinden balkonda olan anneme ‘Selmaaa, nasıl araba ?’ diyerek seslenmesi, o araba ile gezerken arızalandığında babamın tamir etmesi, tamir ederken söylendiği kelime ve cümleler, yola giderken arabayı karşı komşumuzun evinin yanındaki çıkmaz sokağa çekip anahtarı anneme vererek yola gitmesi. 3-4 ay sonra yoldan gelerek arabanın hiç bir şekilde yerinden oynamadığı için arabanın kapının önünde çürümesi. Belkide 5-10 dakika gibi bir zaman dilimi geçirdim arabanın yanında fakat hala ilk gün ki gibi o arabanın bende oluşturduğu etki, babamın bana kahkahalar ile gülmesi, kim bilsin ki 4 sene sonra Trabzon’a taşınıp tüm arkadaşlarımdan ayrılacağım, ve 11 sene sonra İzmir’de yolun kenarında çürüğe ayırılan bir asker gibi aynı model de bir araba görüp duygulanarak kulağımda çalan müzik ile yoluma devam edeceğimi ? Babamın o araba üzerindeki anıları ve etkisi şuanda nedir bilmiyorum fakat şuanda pek umrunda olacağını sanmıyorum. ‘Araba işte geçti gitti’ diyerek geçiştirir belki de. Bilmiyorum hiç izlediniz mi, ‘Kardeş Payı’ dizisin de ‘Kartal’ karakterinin bir arabası var ve tıpkı bu araç gibi olduğu yerde çürümeye devam ediyor. Bunu satın alarak ‘Bor ile çalışan motor’ yapan mucit kardeşler (Metin ve Ali) icat ettikleri motoru o araca yerleştirerek kullanmak istiyorlar fakat Kartal o aracı satmıyor. Hikayenin ilerleyen zamanlardaki esas baş rol oyuncusu ‘Yiğit’ o aracı Kartal’dan ilerleyen zamanlar da tekrardan satın almak istediği zaman ‘Bu arabayla benim aramda özel bir bağ var, senin hiç mi bir arabayla aranda bağ olmadı hı ?’ gibi cümle kurduğu zaman Yiğit ‘Onu doğru dedin işte’ diyerek Metin ve Ali’ye daha önceden Tahsin ile (Metin ve Ali’nin babası) yapmaya çalıştıkları arabayı bularak o arabayı satın alıyor ve dizinin ilerleyen bölümlerinde bu araba ile motoru birleştiriyorlar. Tıpkı Kartal’ın dediği gibi babamın o aldığı araç ile benim aramda bir bağ vardı çünkü babamın ilk satın aldığı araçtı. (benim gördüğüm, hatırladığım ve bindiğim)